İsrail ordusu, geçtiğimiz Çarşamba gecesi Suriye'de "Hama ve T4 Suriye üslerinin yanı sıra Şam bölgesindeki askeri altyapı tesislerini" vurdu.

İsrail medyası, Suriye'ye düzenlenen bu saldırıların, Suriye'deki T4 üssünde konuşlanmak için çalışmalara başlayan “Türkiye'ye bir mesaj” olduğunu duyurdu. 

Popüler Gazete'nin Jerusalem Post gazetesinden aktardığı analize göre İsrail, Türkiye'nin Suriye'deki varlığını artırma girişimlerini açıkça engellemek istiyor.

İsrail'in, Suriye'de İran'la yüzleşmek için çok uzun süre beklediğine dikkat çekilen analizde, "Tahran, Suriye iç savaşı sırasında güçlerini buraya taşıdı. Hizbullah ve Irak milisleri de onu takip etti. İran daha sonra Suriye üzerinden Hizbullah'a silah taşımak için bir kara koridoru kullandı. Bu siper, İsrail için bir tehditti" ifadelerine yer verildi.

Güvenlik analisti Seth J. Frantzman imzalı analize  göre sorun şu ki, Suriye'de Türkiye ile karşı karşıya gelmek, İran'la yüzleşmek gibi olmayacak.

Öncelikle, Türkiye'nin Suriye'deki mevcut varlığı kuzeyle sınırlı, bazı üsler ve karakollardan oluşuyor.

Türkiye, Suriye Milli Ordusu'nu (SMO) destekliyor. Suriye'nin artık yeni bir hükümeti olduğuna göre, bu ordunun da yeni Suriye ordusuna entegre edilmesi bekleniyor.

Ayrıca Türkiye'nin Suriye'de askeri harekatlarla konuşlandığı bölgelerden çekilip çekilmeyeceği henüz belli değil.

Aynı zamanda Türkiye, T4 üssü gibi Suriye'deki askeri havaalanlarını artırmasına izin verecek bir anlaşma isteyebilir.

Tam burada sorulması gereken soru, İsrail'in Suriye'de sadece Ankara ile potansiyel gerginliği değil aynı zamanda sınıra yakın Suriyelilerle çatışmaları da içeren açık uçlu bir savaşa dahil olmak isteyip istemediğidir. 

Suriye muhtemelen buna yanıt vermek için bekleyecektir, ancak çatışmalar onu Ankara'dan daha fazla yardım talep etmeye teşvik edebilir.

İsrail'in saldırıları istenen etkiyi yaratmayabilir, çünkü Suriye kendini ne kadar savunmasız hissederse, Türkiye'ye o kadar çok ihtiyaç duyabilir.

İsrail, halihazırda Gazze'de bir savaşa saplanmış durumda. Ayrıca Lübnan'da birkaç noktayı elinde tutuyor ve Hizbullah'a yönelik saldırıları devam ediyor.

Batı Şeria geçmişe göre daha sessiz, ancak işler değişebilir.

Bölgede başka sorunlar da var. Husiler balistik füzeler kullanarak, İsrail'e saldırmaya devam ediyor.

Öte yandan İran da potansiyel bir tehdit. Bu arada, ABD Başkanı Donald Trump yönetimi İran ile nükleer bir anlaşma istiyor.

Çimleri biçme stratejisi

İsrail geçmişteki politikalarıyla, çatışmaları yönetmeyi ve düşmanların "çimlerini biçmeyi" amaçladı.

7 Ekim operasyonundan sonra İsrail, daha agresif görünmeye başladı.

İran, Beşşar Esed rejimi düştükten sonra Suriye'den ayrıldı, bu iyi bir haberdi. Ancak, bir barış anlaşması yerine, İsrail'in şimdi yeni bir çatışmaya yöneldiği anlaşılıyor.

Bu da, İsrail'in çatışmalarında bir başka cephe anlamına geliyor.

Ancak Türkiye, İran gibi bir ülke değil. Güçlü bir ekonomiye sahip, Rusya ve Batı ile nispeten iyi bağları olan bir NATO üyesi. Ayrıca İran ile de çalışıyor.

Bunlara ek olarak, Ankara'nın güçlü bir askeri savunma sektörü var. Aynı zamanda İran'ın aksine güçlü bir konvansiyonel orduya sahip ve güvenilir askeri teçhizat üretiyor.

İran ise, silahlı insansız hava araçları (SİHA), balistik füzeler ve nükleer bir programa sahip olmasına rağmen çok daha zayıf.

Bunların yanı sıra son yıllarda Türkiye, Gazze'deki savaş nedeniyle İsrail'i kınadı ve izole etmeye çalıştı.

Sonuç olarak, Suriye'de Türkiye ile girilecek bir çatışma, İran ile olası bir çatışmadan daha karmaşık olabilir.